- Trump, geleneksel ittifakları ve küresel düzeni reddedip, güç merkezli bir dünya düzeni oluşturuyor.
- ABD, NATO ve BM gibi kurumları zayıflatırken, Rusya ve Çin küresel etkilerini genişletiyor.
Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemiyle birlikte II. Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel düzen parçalanıyor. Trump, uluslararası kurallar yerine güç ve çıkar temelli bir dünya düzeni oluşturmayı hedefliyor. ABD artık küresel normları korumaktan vazgeçerek, ticaret, güvenlik ve diplomasi alanlarında tek taraflı kararlar alıyor. Örneğin, Trump yönetimi Ukrayna’daki savaşa karşı yapılan BM kararına karşı oy kullandı, bu da ABD’nin ilk kez Avrupa güvenliği konusunda Rusya’nın tarafında yer alması anlamına geliyor.
Avrupa için bu değişim sadece bir uyarı değil, varoluşsal bir tehdit. Almanya’nın yeni başbakanı Friedrich Merz, Avrupa’nın ABD’ye olan bağımlılığını azaltması gerektiğini vurguladı. Trump, Avrupa’yı ekonomik olarak ABD’yi sömürmekle suçlarken, NATO’nun önemini sorguluyor ve AB ürünlerine %25 gümrük vergisi getirmeyi planlıyor. ABD’nin müttefiklerinden uzaklaşması, Rusya ve Çin gibi otoriter güçlerin etkisini artırıyor.
Trump, ABD’nin küresel haritasını genişletme fikrini de dile getirerek Kanada, Grönland ve Panama Kanalı gibi bölgeleri ABD topraklarına katmayı önerdi. Rusya’nın Ukrayna’daki yayılmacı politikası ve Çin’in Tayvan üzerindeki planları da küresel güç dengesini yeniden şekillendiriyor. Küçük ve orta ölçekli ülkeler, bu büyük güçler arasında sıkışmış durumda. Yeni dünya düzeninde, uluslararası iş birliği yerine, büyük devletlerin gücü belirleyici olacak.
Yazının tamamını ve İngilizce orijinal halini okumak için tıklayınız…