Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, NATO‘nun önemi sorgulanmaya başlanmıştı. Ancak son yıllarda, Çin’in yükselişi, ABD liderliğindeki uluslararası düzen için yeni bir tehdit olarak ortaya çıktı. 2017’den itibaren ABD, savunma stratejilerini Asya’ya kaydırarak Çin’i öncelikli tehdit olarak belirledi. Bu eğilim, Trump yönetiminde başladı ve Biden döneminde de devam etti. 2022 Ulusal Savunma Stratejisi’nde Çin ana tehdit olarak tanımlandı.
Avrupa, bu rekabette dengeyi korumaya çalışarak, hem ABD hem de Çin ile ticaret ilişkilerini sürdürdü. Ancak bu durum, ABD’yi Çin’e karşı savunma maliyetlerinin büyük kısmını üstlenmeye zorladı ve NATO’nun savunma bütçesinin yaklaşık %70’ini sağlamaya devam etti. NATO, 2019’dan itibaren Çin’in büyüyen etkisini tartışmaya başladı. 2020’de, Jens Stoltenberg liderliğinde hazırlanan “NATO 2030” raporu, Çin ve Rusya’nın eşzamanlı zorluklar sunduğunu belirtti. 2022 NATO Stratejik Konsepti, Çin’in politikalarının “çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuduğunu” vurguladı.
NATO, Hint-Pasifik’teki güvenlik kaygılarına yanıt olarak, bölgedeki ülkelerle iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. 2024 Washington Zirvesi, IP4 ülkelerini (Avustralya, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda) bir kez daha davet edecek, ancak zirve bildirgesi, Çin’e karşı daha temkinli bir yaklaşım sergileyerek yalnızca iki kez bahsedecek.
Yazının tamamını ve İngilizce orijinal halini okumak için tıklayınız…