Küresel hisse senedi piyasaları, Ağustos ayı başındaki durgunluk endişeleri ve ‘Japon Yeni’ kuru endişelerini bir kenara bırakarak Kasım ayından bu yana en güçlü haftalarını geçirdi. Bu toparlanma, küresel ekonomi üzerindeki belirsizlikleri ve gelecekteki olası senaryoları yansıtıyor. Enflasyon bazı ülkelerde iyileşmiş olsa da, işsizlik düşük seviyelerde ve büyüme oranları değişken. Ancak, jeopolitik gerilimler ve yaşlanan nüfusun maliyetleri gibi faktörler, ekonomik istikrarı tehdit ediyor.
Goldman Sachs, finansal piyasaların uzun vadede daha yüksek faiz oranlarına ihtiyaç duyacağını öngörüyor, ancak bu değerlendirmenin kalıcı olup olmayacağı konusunda kesin bir güven yok. ABD başkanlık seçiminin küresel ekonomik istikrar üzerindeki etkisi büyük olabilir. Kamala Harris, Demokrat Parti’nin adaylığına hazırlanırken, Federal Reserve’in bağımsızlığını destekleyen ve konut inşaatını artırmayı hedefleyen ekonomik vaatlerde bulunuyor. Ancak, sol eğilimli popülist politikalar konusunda endişeler var.
Harris’in politikaları, Trump’ın potansiyel yeniden seçilmesiyle karşılaştırıldığında daha az riskli görünüyor. Trump, ekonomik kararları “içgüdü” ile almayı tercih ediyor ve düşük faiz oranlarını savunuyor. Ayrıca, yüksek tarifeler gibi popülist politikalar, ABD ve küresel ekonomi için risk oluşturabilir. Seçim sonuçları belirsizliğini korurken, piyasalarda artan bir volatilite bekleniyor.
Yazının tamamını ve İngilizce orjinal halini okumak için tıklayınız…