Çin’deki tek çocuk politikası, 1980’den 2015’e kadar katı bir şekilde uygulandı ve bu süreçte milyonlarca aile üzerinde derin yaralar bıraktı. Bazı aileler, ikinci çocuklarının doğumunu gizlemek için çocuklarını başka akrabalarına kaydettirmek zorunda kaldı, bu da çocuklar üzerinde kimlik krizlerine yol açtı. Çinli bazı kadınlar, bu politikanın sonuçlarından derinden etkilenmiş, bu yüzden ebeveyn olma konusunda tereddütlüler. Çin hükümeti, 2021’de üç çocuk politikasına geçerek nüfus düşüşünü tersine çevirmeyi hedeflese de, bu politikaların bir zamanlar cezalandırıcı olduğu düşünüldüğünde, vatandaşlar bu değişimi kabullenmekte zorlanıyor.
Pekin, doğum oranlarını artırmak için birçok teşvik politikası uygulamaya koysa da, geçmişte uygulanan zorlayıcı doğum kontrol politikalarının etkileri hala hissediliyor. Zorla uygulanan kürtajlar, sterilizasyonlar ve ağır para cezaları gibi yöntemler, Çinli kadınların bu politikaların getirdiği fiziksel ve zihinsel travmaları atlatmalarını zorlaştırıyor. Şu an, doğum oranlarını artırmaya yönelik yapılan çağrılar, bu geçmişin izlerini silmekte yetersiz kalıyor.
Uzmanlar, Çin’in düşük doğurganlık tuzağına düştüğünü ve bu durumun daha da kötüleşebileceğini belirtiyor. Ekonomik zorluklar ve yüksek çocuk yetiştirme maliyetleri, çiftlerin çocuk sahibi olma isteğini azaltıyor. Tek çocuk politikasının yarattığı nüfus yaşlanması ve ekonomik durgunluk, gelecekteki doğum oranlarını daha da düşürebilecek bir kısır döngü yaratıyor.
Yazının tamamını ve İngilizce orjinal halini okumak için tıklayınız…